Tiyatro Notlarım I 2024

Sonbaharla birlikte en keyif aldığım şey kültür/sanat dolu programlarla takvimimi doldurmak. Eylül ayında tiyatro seyrine geri dönmüşken ve yeni oyunların biletleri izlenmek üzere gününü beklerken şöyle bir 2024 listesi yapmak istedim. Hatırımda kaldığı kadarıyla yakın tarihten sene başına uzanan bir listeleme yaptım. Genel olarak fragman izlemeyi de, özet/konu spoiler’larını da sevmediğim için bunlara değinmeyecek; aşırı öznel bir şekilde performans ve bıraktığı etki üzerine notlar aktaracağım. Konu okumak isteyen tiyatrolar.com’a lütfen. Burayı naçizane “sevdim, bence kesin izleyin” ve “zamanınıza yazık” kısmı gibi düşünebilirsiniz.

Medea – Zorlu PSM

Sevdim mi, sevmedim mi bilmiyorum. Tragedyayı okumadım, bilgi sahibi değilim; ancak bayılmadığım şeylerin cehaletimden kaynaklandığını da pek sanmıyorum. Oyunun prömiyerine gitmemle alakalı da olduğunu sanmam. Zira çocuk oyuncular Tarık Sarıyar ve Ayaz Çoban’a diyecek hiçbir söz yok, tam anlamıyla muazzamlardı. Defne Kayalar da aynı şekilde. Sorun uyarlama hikayede yakalayamadığım boşluklardı sanırım. Oyun ilk başladığında bir süre sıkıntıdan patladım; yaramazlık yapıp bağırıp çağıran çocuğa maruz kalmak istesem Burger King’in top havuzuna giderim değil mi? Oyunun derin diyaloglarını daha erken duymaya başlayabilirdik içine girebilmek için sanki, bilemiyorum.

Buradan yola çıkarak genel serzeniş: En şoka girdiğim şeylerden biri de oyun broşürünün 50 TL’ye satılması oldu. Yapmayın lütfen ya. Baskı ücretleri uçmuş gitmiş evet olabilir, e o zaman broşür yapmayın. Bu bir zorunluluk değil ki? 50 TL günümüzde maalesef para da değil evet ama yaklaşık 700 TL’lik biletler zaten yeterince komikken, tiyatro severler olarak bunlara ayırdığımız bütçeler gözümüze batmıyorken ücretli broşür görmek de insana kendini keriz gibi hissettiriyor. Umarım bir yerlere bağış olarak falan gidiyordur da ben gözden kaçırmışımdır bu bilgiyi.

Memlekette oyun biletlerinin fiyatları minimum hep bu bantta ilerliyor. Sırf bu yüzden herkes gittiği her oyunu çok ama çok beğeniyor. Bilinçsizce yerleşen “Çok para verdim abi, verim almalıyım” mantığı yüzünden izleyicide seçicilik, eleştirel bakış açısı falan kalmadı bence.

Herkesin Bildiği Sırlar – Atlas 1948

Araştırdığımda önceki yıllarda farklı ikililer tarafından da sahnelendiğini gördüğüm oyun için denilecek çok fazla şey var aslında. İçi çok dolu olmayan, komedi unsurları taşıyan ilişki hikayelerini sevenler burada aradığını bulamayacak. Çok çok daha derinlikli, her yeni diyalogta kafamda bambaşka sekme ve kişilerin açıldığı, beni oldukça etkileyen bir oyundu diyebilirim. Bende ikinci bir ziyareti var Herkesin Bildiği Sırlar’ın.

Beyaz Geceler – Fuat Paşa Yalısı

Uzun bir süredir Fuat Paşa Yalısı’nda oyun deneyimini yaşamak istiyordum. Dostoyevski’nin Beyaz Geceler’i benim için güzel bir tercih oldu. Ekim soğuğunda oyunu açık alanda performe etmeyi seçmelerinin nedeni sanıyorum Petersburg kışını hissetmemiz. 4DX sinema, bak işine kardeşim… Bir saatlik seyir boyunca ısınmak için bacaklarımızı okşadık durduk, umarım oyunculara ayıp olmamıştır.

Muskat – Zorlu PSM

Esra Dermancıoğlu’nun izleyiciyi bir saat boyunca duygudan duyguya sürüklediği taptaze bir oyun. Gözlerde hüzün yaşları birikirken, bir an sonra gülümsediğiniz için damlalar sıkışıp özgürlüğüne kavuşuveriyor. Kalemine sağlık Aksel Bonfil.

Ayna – DasDas

Harikulade. Oyun tanıtımında bahsedildiği gibi tam olarak “hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı bir oyun“. Bu listede bile üç adet Uğur Uzunel oyunu olduğu için kendisini diğer oyunlarda övme hakkımı kullanarak herhangi hiçbir yapımda daha önce görmeyip ilk kez tanıştığım Begüm Akkaya ve Aytek Şayan’ı kesinlikle izlemeniz gerektiğini söyleyebilirim. Barış Gönenen’e de ne diyebiliriz ki… Yapıyorsun bu sanatı.

Afife – Zorlu PSM

Açıkçası oyunun 120 dakikalık tek perde olayını biraz şov buldum. 20-30 dakikalık bir kısmını yok etsek daha devinimli bir akışı olabilecek sahneler de yok değildi. Demet Evgar’ın Ermeni tiyatrocu Eliza Binemeciyan’a hayat verdiği ilk dakikalarda neler söylediğini anlamakta epey zorlandım. Necip Memili’nin performansının Burhan Altıntop’u anımsattığını pek çok kişiden duyarak hak verdim. Tilbe Saran’a ise bir kez daha hayran oldum. Sahnenin parlayan yeteneklerinden biri de bana kalırsa kesinlikle İdil Sivritepe’ydi. Tüm bunların yanında kusursuz bir sanat ekibi, dekor, kostüm.

Bayanlar Baylar Dario Moreno – Atlas 1948

Bir Dario Moreno hayranı olarak oyunu duyduğum anda o kadar heyecanlandım ki. Kusursuz olacağına emindim. Oyunun ilk sahnesi olmasının talihsizliği olarak umuyorum ama her şey o kadar kötüydü ki. Kadın oyuncuların sesini çok zor duyurduğu, aşırı oyunculukları ve teknik aksaklıklar bende oyunun başarısız bir provasını izliyormuş hissi uyandırdı. Ayrıca “Deniz ve Mehtap” ya da “Her Akşam Votka, Rakı Ve Şarap” duyamadığım bir Dario Moreno oyununu da pek tabii eksik buluyorum 🙂

Ahretlik – DasDas

Kalbim sıcacık ayrıldığım ender oyunlardan biriydi Ahretlik. Düşük beklenti ile giderek dekorundan müziklerine inanılmaz keyif aldığım bu sessiz tiyatro, dilerim yeni sezonda da kendisine nice sahneler bulur, ufak bir anı olarak kalmaz. YOLO Production’ın diğer işlerini merakla takipteyim.

Şimdi – DasDas

Oturma düzeniyle, metniyle, performansıyla daha önce izlediğim hiçbir şeye benzemeyen o “şey”! Evet şey diyebiliyorum çünkü duygudan duyguya sürüklendiğim, bir an Nezaket Erden’in tiradıyla gözyaşlarımı silerken bir saniye sonra Erdem Şenocak ya da Melikşah Altuntaş’ın saçmaladığı anlara gülmek oyun sonrası bünyemde bir tokat etkisi yarattı. Zaman olarak bir türlü yakalayamadığım Sevgili Arsız Ölüm – Dirmit’te de en kısa zamanda Nezaket Erden’i izleyeceğim. Asla hafife alınmaması gereken bir yetenek. Umarım kendisini içi boş yapımlara heba etmeyiz.

Kardeşlerimi Arıyorum – Ara Sahne

Buse Külekci, Can Sertaç Adalıer, Gülin Bakkaloğlu, Metehan Kaya ve Uğur Uzunel. Oyunun beş oyuncusunu da hiçbir şekilde birbirinden ayıramayacağınız nefis bir seyir. Ara Sahne’yi de pek sevdim, samimi bir sahne. Radara alındı, güncel programları takip ediliyor.

Şakşakçılar – DasDas

Çağlar Çorumlu ne yapsa bende gideri var, bu bile oyunu sevmek için bir nedendi diyebilirim. Ancak interaktif bir şekilde “şakşakçı” olmak ve stres atan bir sahnenin izleyicisi olmak benim için farklı bir deneyimdi diyebilirim. Kesinlikle izlenilesi.

Hücreler – UNIQ Hall

UNIQ Hall’a gidene kadar öncesinde kaybolduğum ve yıllar sonra panik atak krizi geçirdiğim için bu oyunun beni çok ama çok mutlu etmesi gerekiyordu. Engin Günaydın denilince de malum akan sular duruyordu. Bu aşırı güvenle satın alınan birinci kategori fahiş fiyatlı biletin bir hayal kırıklığıyla sonuçlanacağını nereden bilebilirdim ki? Cengiz Bozkurt’a tek başına alıp yürüttüğü bu oyun için teşekkürler.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü – Zorlu PSM

İşte sanat, işte oyunculuk, işte sahne, işte işte işte! Bir saniyesinden sıkılmadan hayranlıkla bir oyun nasıl izlenir, bir sahne her bir santimiyle nasıl doldurulur gerçek bir ders. Ahmet Hamdi Tanpınar izlese büyük gurur duyardı. Serkan Keskin’e bir kez daha hayran olmamak elde değil.

Romeo ve Juliet – DasDas

Keyifli sahne, eğlenceli kostümler, modern bir Romeo ve Juliet anlatısı. Tüm bunlardan çok beni Ferhunde Hanımlar’dan bildiğimiz Hülya Gülşen ile kızı Naz Çağla Irmak’ın aynı sahneyi paylaşması etkiledi sanırım. Çünkü gerçek bir 90’lar çocuğu ve romantiğiyim.

Aşık Shakespeare – Zorlu PSM

Efendim baştan sona pozitif basmalık gerçek bir şov. Görsel sanatı dolu dolu hissettiğiniz, dinamik ve rengarenk bir sahne. Gülinler’in sesiyle de atmosferini bir an bile kaybetmeyen bu müzikalden anlık hüzünler de var, tebessüm ettiren yaramaz anlar da. Tam bir kafa boşaltma oyunu, tavsiyedir.

Richard – Zorlu PSM

Sene başında izlediğim için çok net hatırlamıyorum ancak yanlış bir zamanlamada mı izledim bilinmez benim için anlaşılması ve içine girilmesi çok zor bir oyundu. Sanatın bu kadar sanat için yapıldığı işleri benimseyemiyorum sanırım, bir tık zekama inilmesi hoşuma gidiyor.

Sığınak – Craft Tiyatro

Gürül gürül bir oyunla final yapıyoruz. Tek alanda zaman ve mekan geçişlerinin muazzam bir ustalıkla verildiği oyun Selin Şekerci, Uğur Uzunel ve Ulvi Kahyaoğlu’nun performansıyla da lezzetli bir tat bırakıyor. Yalnızca Craft’ın sahnesini sevdiğimden çok emin değilim, yeni sezonda devam edecek mi ondan da emin değilim.