Bayılıyorum diyaloglarıyla bana bir şeyler düşündüren, empati kurduran ve hatta gelip de yazı yazmamı sağlayacak kadar derin olan, bizden olan dizilere. Konumuz ilişkiler! Dizimiz ise Trying.
Diziyle ilgili beni çok etkileyen bir diyaloğu, sahneyi anlatacağım. İnanın spoiler değil. Zaten öyle bir dizi de değil.
Bu pek sevdiğim Apple dizisinde ana karakterlerimiz, Jason ve Nikki çifti. Aşırı derecede bebek sahibi olmak isteyen çiftimiz, artık evlat edinme fikrine oldukça sıcaklar. Ve yoğun başvuru süreci başlıyor.
Araştırmaları esnasında şunu öğreniyorlar: Evlat edindirme merkezi çiftin eski sevgilileriyle de görüşecek. Çift hakkında daha derin bilgilere ulaşmak için. Jason Bey derhal eski sevgilisine mesaj atıyor görüşmek için. Çünkü Jason, şuanda yaşadığı ilişkisine bu üç yıllık ilişki içinde olduğu eski sevgilisini aldatarak başlamış. Bu, evlat edinme sürecinde pek de pozitif bir durum olmayacak haliyle. Jason eski sevgilisine durumundan, ne kadar çok çocuk istediklerinden bahsederek ondan bu süreçte kuruma olumlu yorumlar yaparak destek olmasını istiyor.
Nehir kenarında yürüyüş yaptıkları sırada uzun zamandır bir dizide izlediğim en etkileyici diyalog geliyor:
Jason, Nikki ile ebeveyn olmak için kendilerinde geliştirmeleri gereken eksiklikler üzerinde bir liste yapıyorlar. Eski sevgilisi Jane’e bundan bahseden Jason, şöyle diyor: “Bana hep öz farkındalığımı geliştirmem gerektiğini söylerdin ya? Bugün telefonuma bir uygulama indirdim.” Bu cümleyi duyan eski sevgili sinirlenerek uzaklaşıyor. Jason anlam veremiyor. Hadi ama, ne dedi ki şimdi?
İşte eski sevgili Jane, o anda sinirlenerek küfürlerle başlıyor: “Sik kafalı! Seninle olmak ne kadar zordu biliyor musun ve ne kadar imkansız biri olduğunu?”
Jason hala şaşkın. “Evet, biliyorum! Ama az önce dedim ya, şuanda farklı bir insanım!”
Eğer bir kadın izleyici olarak diziyi izliyorsanız şey diyorsunuz o an buna karşılık: EEE BUNDAN BANANE?! (Çünkü hepimiz Jane’iz, bir dönem hepimiz Jane olduk ve olacağız.)
Jane de artık dayanamayıp o hemen her kadının yaşadığı şeyleri bir solukta dile getiriyor: “Evet, tabi ki farklı birisin. En kötü tarafı da bu işte. Benim üzerimde pratik yaptığın için daha iyi bir insansın.”
Jason özür dileyerek amacının bu olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Hayat böyledir ama öyle değil mi?” GERÇEKTEN ÖYLE Mİ JASON?
Jane sarkastik bir şekilde devam ediyor: “Öz gelişimin adına kendimi feda ettiğime sevindim. Eskiden olduğun o aptal adam olmanı tercih ederdim. Bu çok daha iyi olurdu. Çünkü o insanın kim olacağını biliyordum: Üzgün, yaşlı ve sekreteriyle sevişen bir ezik. Böylece ucuz atlatmış olurdum. Ama bu halin çok daha kötü. Çünkü bu benim istediğim şeydi. Ve aslında meğer sen de benim istediğim şeyi istiyormuşsun. Sadece benimle olmasını istemiyormuşsun.“
“En sinir bozucu yanı da ne biliyor musun? Sana böyle olabileceğini söylüyordum ve sen bundan nefret ediyordun. Ama şuan buna dönüşmüşsün işte. ”
Upsiiii. Jason şok. Ben de şok. O kadar doğru ki. Yıllarca da sürse, birkaç ay da; bir ilişki de olsa, flörtte de takılı kalsa aslında dürüstlüğün ve bir şeyleri olması gerektiği gibi kapatabilmenin ne kadar doğru olduğunun dersi niteliğinde bir sahne.
Jason şuan o kadar harika bir aşık ki. Sezon başından beri bayıldığınız adam bir kadını nasıl böyle örselemiş, onda nasıl böyle derin yaralar açmış diye hayret ediyorsunuz. Jane de mutlu bir birliktelik yaşıyor bu arada hali hazırda. Yani adamı kafaya takmış falan değil. Çünkü zaten olay bu değil. Kıskançlık yok, üzüntü yok, “beter ol çocuk sahibi olmanı engellicem” durumu yok. Kocaman bir NEDEN? var.
Ama işte bu biraz da -tıpkı Jason’ın dediği gibi- hayat. Her olay, her insan bizi bambaşka biri olmaya itiyor. Her yaşta, her ilişkide benzer karakteristik özellikler olabilse de yaşananlarla, aşkla, bağ ile, tutkuyla bambaşka insanlara dönüşüyoruz. Bu noktada önemli olan, hayatından geçip gittiğiniz insanlar için nasıl biri olarak hatırlanmak istediğiniz oluyor.
Kamu spotu: a l d a t m a y ı n.