Konumuz meşhur Trendyol swipe up’ları. Özellikle pandemi döneminde çılgına dönen ve şekil değiştiren online alışverişin şimdilik yıkılmaz görünen kalesine dair birkaç yorumum var. Umrunuzdaysa başlayalım.
Kimi için bir hayat kurtarıcı, kimi içinse bir bataklık. Ben hiçbir konuya yapamadığım gibi bu konuya da keskin bir çizgi çizemiyorum. Benim için her şey gridir. Hem gri iyidir nötrdür, her şeye uyum sağlar. Gri kazak önerilerim için ekranı yuk… Dur dur şaka!
Ben makul ölçüde bir Trendyol kullanıcısıyım diyebilirim. Sevdiğim ürünler de olmuştur, geri gönderdiklerim de, geri göndermeye üşenip hediye ettiklerim de.
Trendyol’dan çok daha önce çıkmış bu tip tek çatı altında birleştiren online mağazalar mevcut. Peki Trendyol’u bu duruma getiren ne? Elbette dijital kapsayıcılık. Muazzam bir şekilde dijital sektörü koklayan insanlardan oluşan ekipleri olduğuna eminim. Çünkü link vermeniz için sadece 1 milyon takipçiniz olması gerekmiyor. Instagram’ın swipe up özelliğini kullanabilecek takipçi sayısındaysanız bu da kafi. Çünkü aslında tam olarak bakılan şey kitleniz. Takipçinizle etkili iletişiminiz ve takipçilere aşıladığınız güven. Sizin önerinize sorgusuzca biat ediliyorsa bence olası bir Trendyol link kaydırmaççısı olabilirsiniz.
Özetle Trendyol linki kaydırabilmek, topluluğunuzu alışverişe yönlendirmek için güvenilir kişi olduğunuzun dijital bir onayı gibi bir şey. Şimdi soruyorum: Bunu kim istemez ki? Trendyol linklerinden aşırı bıkmış kişiler var. Bu kişilerden birine Trendyol gidip iş birliği talep etse “hayır” derler mi? Tabi ki de demezler. Biraz empati yapmak gerekiyor sanırım. İnsanlar o kadar takipçi toplamışlar, elbette bunu maddi bir getiriye çevirebilme imkanları varsa değerlendirecekler.
Benim işim dijital olduğu için biz de bazı dönüşler alıyoruz. Web sitemizde reklam olur; “siteye giremiyoruz ya kaldırın şunları” derler. Bir markayla iş birliği yapar video çekeriz; “bunlar nasıl oyunculuklar ya” derler. Arkadaşlar; BİZ TAŞ MI YİYELİM? Herhangi bir oyunu oynarken reklam arasında bekliyorsunuz azıcık web sitemizde de bekleyebilirsiniz. Ve ne burası Vatanım Sensin, ne de ben Bergüzar Korel’im. Tabi ki de rol yapamayacağım.
Tabi tüm bu kurabildiğim empati bile benim dahi zaman zaman Trendyol linklerinden sıkılmamı önlemiyor. Mesela beğendiğim bir rujun linkini kaydırdığımda içeride 135 ürün görmek istemiyorum. Aradığım ruj diğer 134 ürüne de gönlüm kaysın diye en alta konulduğunda, link bende ters etki yaratıyor ve Trendyol, garanti bir alıcı olan beni kaybediyor. Şimdi beni kaybedişini ağlayarak günlüğüne yazabilir…
Bazen influencerların native gibi hikaye oluşturarak storyler boyunca anlattıkları şeyin sonunda linke bağlanmasını da antipatik buluyorum. Bir de mesela Jennifer Lopez’in 2000’de taktığı küpeden örnekle yola çıkıp tbt gibi alışveriş yaptırılmasına anlam veremiyorum. Günceli yakalayalım lütfen. Görsel seçimlerindeki piksel piksellikler de hoş değil. En güzeli, ürünlerin gerçek hallerini görebildiğimiz story zincirleri. Bakın bunu aldım, böyle görünüyor diye net bir şekilde verilen her dürüst linkin bir numaralı yukarı kaydırmacısıyım. Hele ki “bu modeli sevmedim, bunun kumaşı biraz daha kalitesiz” gibi dürüst yorumlar da varsa beni samimiyetten yakalıyor.
Çünkü artık her konuda aradığımız tek şey samimiyet. Evde kaç tane limon sıkacağınız var? Hani şu vapurlarda satılanlardan. Asla ihtiyacınız olmayanlardan. Ama o insanlar onu öyle bir samimiyet ve iştahla sunuyor ki, PARDON KARDEŞ? diye uzatıveriyorsunuz ücretini. İçtenlik şart.