Vay canına, gelmiş geçmiş en açıklayıcı başlığı atmam da harika olmuş. Ne demek istiyorum? Olmazlardan bahsetmek istiyorum. Olmayan şeyler aslında olmamaları gerektiği anlamına mı gelir? İşte tam da buna değineceğiz.
Bazen olmaz. Biriyle görüşmek istersin, ona uymaz/ sana uymaz; görüşemezsin. Gidip görmek istediğin bir yer vardır. Bu bazen bir mekandır bazense bir şehir. Yok; her defasında bir engel çıkar göremezsin. Sevmek istediğin biri vardır; sevemezsin. Yanında olsun istersin; olamaz. Neden?
“Olmuyorsa olmaması gerekiyordur, benim için iyi değil demek ki” düşüncesine muazzam alışmış biriyim. Bu bir nevi öğrenilmiş çaresizlik hali zaman zaman insanı tembelliğe itebiliyor ama, dikkat!
Bu düşünce şeklinin hayatımda tembelliğe ve yerinde saymaya evrilmemesi için ne mi yapıyorum? Kategorilere ayırıyorum. İki kategorim var: Somut hayaller ve insan ilişkileri.
Somut hayallerim –yani bu gezilip görülecek yerler, kariyer hedefleri, denenmek istenen hobiler vs.– için “demek ki olmaması gerekiyor” kalıbını asla kullanmıyorum. Aksine “demek ki yeterince çabalamıyorum, kendimi sabote ediyorum” diyorum. Çünkü tüm bu hayaller beni bir birey olarak besleyecek, beslemese de bir tecrübe olarak haneme kazınacak somut şeyler. Haliyle de olmaması gerektiği gibi bir şey söz konusu olamaz.
İnsan ilişkilerinde ise tam bir “demek ki olmaması gerekiyor” temsilcisiyim. İpin ucunu bıraktığımda olmayan her türlü arkadaşlık ve ikili ilişkinin ortamdan ilk uzaklaşanıyım. Hayır, asla bencil biri değilim. Sevmeyi, sevgimi göstermeyi, değer vermeyi, insanları mutlu etmeyi çok iyi bilirim. Ancak işin içine artık herhangi bir X kişisinin girdiği ve “oldurmaya çalışmam” gereken her insan ilişkisine karşıyım. Çünkü aşırı değerliyim. Tıpkı sizin gibi.
Sadece benim koşturduğum, hep benden giden o toksik arkadaşlıkları, ilişkileri geride bıraktığımdan beri ben kesinlikle aynı ben değilim. Kendime olan saygım çarpı binler. Bunun insana verdiği güç ve haz ise paha biçilemez.